Trafik Kazalarından Kaynaklanan Davalar
 
Araç Değer Kaybı Tazminatı
 
 
Ülkemizde, son yıllarda yaklaşık 1 milyon trafik kazası olmakta ve maalesef pek çok vatandaşımız hayatını kaybetmektedir. Bunun yanı sıra maddi hasar oluşmakta, kişiler yaralanmaktadır. Hemen hemen herkesin başına gelebilecek bir durum olması sebebiyle trafik kazası olması halinde neler yapılması gerektiği ve ilerleyen süreçte neler olabileceğini kısaca anlatacağız.
Öncelikle, iki aracın karışmış olduğu trafik kazalarında özellikle tutanak tutulması gerekmektedir. Taraflardan birinin tutanak tutulmasına karşı çıkması yahut olay yerinden kaçma girişimi olması halinde durum derhal kolluğa bildirilmelidir. Hakeza yaralanmalı kazalarda kolluğun ve sağlık ekibinin mutlak suretle durumdan haberdar edilmesi gereklidir. Trafik kazası sonrasında ileride çıkabilecek ihtilafların önüne geçebilmek ve delil olarak kullanmak için kaza yerinin, kazalı aracın ve olay mahallinin ayrıntılı şekilde fotoğraflanması faydalı olacaktır.
Kaza sonrasında, kaza ekspertiz raporu için her bir tarafın kendi sigorta şirketine başvuru yapması gerekmektedir. Kaza ekspertiz raporu, hasarın ne kadar olduğunun tespiti ve maliyeti için zorunludur. Kaza sonrasında TTK'nin 1292. maddesi gereğince, sigorta ettiren rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihten itibaren en geç 5 iş günü içinde keyfiyeti sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Ancak bu süre hak düşürücü bir süre değildir. Ancak sigorta ettirenin kastının bulunmaması halinde, geç ihbar nedeniyle sigorta bedelinin tenzili zararın teminat dışında kaldığı ya da hasarın ödenmemesi gibi bir sonuç çıkarılmaması  ve sigortalının kastının varlığının sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir.
Sigorta şirketine başvuru yapıldıktan sonra, sigorta şirketi eksper marifetiyle kazanın olduğu yerde inceleme yapıp hasar boyutu ve maliyeti hususunda kaza ekspertiz raporu düzenleyecektir. Kaza ekspertiz raporunda onarım yapılması gerekip gerekmediği ve yapılacaksa nasıl yapılacağı konularında tespitler bulunmaktadır. 
Kaza ekspertiz raporunun düzenlenmesinden sonra şayet aracın onarılması gerekliyse, sigorta şirketi onarım işlemlerini başlatmakta olup masraflarını ve giderlerini de yine sigorta şirketi karşılamaktadır.  
Araç hasarında değer kaybı; aracın hasarsız haldeki 2. el piyasa değeri ile hasarın onarımından sonraki 2. el piyasa değeri arasındaki fark olup, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında, değer kaybının, araçların modeli, markası, özellikleri, hasarı, yapılan onarım işlemleri, kilometresi, olay tarihindeki yaşı, davacı tarafın iddiaları, davalının savunmaları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek araçların kaza öncesi hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeri ile kaza meydana geldikten ve tamir edildikten sonraki ikinci el piyasa rayiç değerleri arasındaki farka göre belirlenmesi gerektiği kabul edilmiştir. (Yargıtay 17. H.D. 2019/6070 E. 2020/3614 K.) Hal böyle olunca kazaya uğramış aracın kaza tarihindeki hasarsız ikinci el piyasa değerinden, aracın onarıldıktan sonraki piyasa rayiç bedelinin mahsubu ile ortaya çıkan farkın değer kaybını oluşturacağı gözetilerek karar verilmesi gerekmektedir.
 
Anayasa Mahkemesinin iptal ve Yargıtay'ın ilke kararları dikkate alındığında değer kaybının Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları şartlarına göre hesaplanacağına ilişkin bağlayıcı bir kural bulunmamaktadır.
 
Kural olarak araçta meydana gelen "değer kaybı" (istikrar kazanan yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre); aracın serbest piyasa koşullarına göre kaza tarihi itibariyle önceki kazalar araştırılarak niteliği ve etkisi göz önüne alınarak, tartışılarak hasarsız haldeki ikinci el rayiç değeri ile aracın yaşı, modeli, özellikleri, hasar miktarı ve hasarlı kısımların özelliği dikkate alınarak kazadan sonraki tamir edilmiş halinin rayiç değeri tespit edilip bu iki miktar arasındaki azalmadan ibarettir. Daha somut bir ifade ile aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki fark kriteri esas alınmalıdır. (Yargıtay 17. HD'nin 2016/16876 E - 2017/12161 K sayılı, 27/12/2017 tarihli ve 2015/5301 E - 2017/11098 K sayılı, 28/11/2017 tarihli kararları)
 
Dava Kime Karşı Açılabilir?
 
Sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu bulunması durumunda zarar gören 6098 Sayılı TBK'nun 49. maddesi gereğince sürücüye, 2918 Sayılı Kanunun 85. maddesi gereğince motorlu araç işletenine karşı dava açabilir. İşleten, sürücü ve sigorta şirketi zarar görene karşı TBK un 61 inci maddesi uyarınca farklı sorumluluk nedenleriyle ama müteselsilen sorumludurlar. 6098 Sayılı TBK 50/1.fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
 
Davayı Kimler Açılabilir?
 
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümlerine göre ödeme yapan sigorta şirketi kendi akidi olan sigortalısına, ödemek zorunda kaldığı miktarı dava dışı kusuruyla zarara sebebiyet veren taraftan rücu etme hakkı bulunmaktadır,
Kazaya karışan aracın sürücüsü aracı aldığı gibi eksiksiz ve hasarsız olarak malikine teslim etmekle yükümlü bulunması nedeniyle, aracın zilyedi sıfatıyla, değer kaybı tazminatı yönünden aktif husumet ehliyeti vardır. Ancak, araç maliki olmadığından, tamir süresince çalıştırılamaması nedeniyle uğranılan kazanç kaybı zararını isteyemez. (Yargıtay 17. HD'nin 2010/4895 E. - 2010/8089 K. sayılı ilamı)
6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 49. maddesi gereğince haksız bir eylem sonucunda zarara uğrayan kimse, uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesini isteyebilir. Manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinde meydana gelen eksilmenin (manevi zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesidir. Esasen manevi tazminat, ne bir ceza, ne de gerçek manasında bir tazminattır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. (Yargıtay İBK 22/06/1966 tarih ve 1966/7 E. - 1966/7 K.)
 
İspat Yükü Kime Aittir?
 
6098 Sayılı TBK 50/1.fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
 
Dava Hangi Mahkemede Açılır?
 
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında "sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
 
Dava Ne Zamana Kadar Açılmalıdır?
 
6102 Sayılı TTK'nin 1420. maddesinde ''(1) Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482 nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren altı yıl geçmekle zaman aşımına uğrar. (2) Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır.'',
TTK'nin 1427. maddesinde "... (2) Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur. Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme gecikmiş ise süre işlemez... (4) Borç muaccel olunca, sigortacı ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer.'',
TTK'nin 1446. maddesinde "(1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir. (2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir. (3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz." 
6098 sayılı TBK'nin 149. maddesinde "Zaman aşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zaman aşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar." hükmü yer almaktadır.
6102 sayılı TTK'nin 1420. maddesi ile genel kural olarak, sigorta sözleşmelerinden doğan bütün taleplerin iki yılda zaman aşımına uğrayacağı hükmü getirilmiştir. 6102 sayılı TTK 1446. ve 1427. maddeleri ile 6098 sayılı TBK'nin zaman aşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlayacağını belirten 149. maddesindeki genel hüküm uyarınca zaman aşımı süresinin başlangıcı alacağın muaccel olduğu gündür.
 
Kaza Sonrası Tedavi Giderleri Kime Aittir ?
 
25/02/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler'de Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun'un 59. maddesi ile 2918 sayılı KTK'nin 98. maddesinin değiştirilerek, “Trafik kazaları  nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı", kanunun geçici 1.maddesi ile de "Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet  bedelleri  için  bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20'sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği" öngörülmüştür.
Danıştay 15. Dairesi'nce Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik'in 4/1 maddesinin yürütmesi 14/11/2013 tarihinde durdurulmuş ve 16/03/2016 tarih 2013/7713 E. 2016/1779 K. sayılı kararı ile yönetmeliğin 4/1 maddesinde yer alan "... SUT hükümleri doğrultusunda..." ibaresi iptal edilerek, Yönetmeliğin "Trafik kazalarından kaynaklanan sağlık giderleri" başlıklı dördüncü maddesi "Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Bu Yönetmelik kapsamındaki zorunlu sigortalara ilişkin mevzuat hükümleri dahilinde ilgili sigorta şirketlerine ve Güvence Hesabına düşen ödemeler bakımından Kurum, sigorta şirketleri ve Güvence Hesabı arasındaki paylaşım bu Yönetmelik hükümleri dahilinde gerçekleştirilir." şeklinde değiştirilmiş olup, bu düzenleme uyarınca hesaplama ise SUT çerçevesinde yapılmayacaktır. Kazazede için özel ve resmi sağlık kurumunda yapılan her türlü tedavi giderleri, gerçek zarara işaret etmesi ve yaralanma ile uygunluk göstermesi şartı ile Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacaktır.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu'na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Bu giderler  faturalandırılmayan giderler olarak adlandırılır. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430) 
6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.